Güneydoğu ilimizin, Toros’ ların yüksek zirvelerini taçlandıran Nemrut Dağı, bir Tanrılar diyarı, gizli bir tapınak olarak da adlandırılabilir. Bu gizemli mücevher, geç Helenistik Dönem Kommagene kralı Antiokhos I tarafından kendisini de yanında bulunan tanrılara eş görüp inşa ettirmiştir.
2150 metrede, 8-10 metrelik heykelleriyle, bu devasa moloz taş tümülüsü ilk defa ziyaret etmek isteyenler için, serüven Kahta kasabasından sonra başlar. Günbatımını izlemek isteyen ziyaretçiler ikindi saatleri sonrası, gündoğumu için ise; sabahın erken saatlerinde koyulurlar yola. İlk kez ziyaret edenler için, nefes kesici bir deneyimdir. Taşların oraya kadar nasıl taşındığı, tümülüsün yapısındaki gizemler ve henüz tamamen keşfedilememiş olması bir çok soru işareti bırakır ziyaret edenlerde.
1960′ larla başlayıp, o dönemin koşulları göz önünde bulundurulduğunda, at sırtında, kimi yaya olarak Nemrut’ a ulaşmaya çalışıyordu. Günümüzde artık çok daha rahat araçlarla ulaşım sağlanabilirken, özgür seyyahlar için ulaşım köylerden kalkan minibüslerle bile sağlanabilirken, bölge hakkında iyi detaylandırılmış bir harita ya da turistik bilgiler edinebilmek zaman alabiliyor.
Bölgede şu an için yeterli kapasitede bölge şartlarına uygun konaklama alternatifleri bulunabilir. İster Adıyaman Merkez’ de, tercihen çoğu ziyaretçinin yaptığı gibi Kahta’ da ya da Nemrut’ a daha yakın tepelerde konaklama ve kamp alternatifleri bulmak mümkün.
1980′ ler ve 90′ lara baktığımızda, turizm sektöründe istikrar sağlanana kadar sekteye uğrasa da, bugün ziyaretçi sayısına bakıldığında giderek arttığını görürüz. Gaziantep Zeugma’sı Şanlıurfa’ nın Göbeklitepe’ si de gün yüzüne çıkarılmasıyla, artık Güneydoğu’ muz da önemli bir destinasyon olma yolunda büyük adımlar atmıştır.